Yöneticiler halkın aynasıdır.
Halkın ileri gelenlerinin nasıl bu mevkilere geldiklerini merak etmişsinizdir sanırım. Onca yaşanan yolsuzluklara, adaletsizliklere, kul hakkı ihlallerine rağmen neden hep belirli kişiler halkın arasından sivrilip yüksek makamlara geliyor ve el üstünde tutulmaya devam ediliyor. Bu yazımda bunun nedenlerinden bahsetmeye çalışacağım.
Yöneticiler de ülkeye dışardan ithal edilmiyor yine bu milletin içerisinden yükselmeyi başarabilmiş insanlardan seçiliyor. Halk nasılsa yönetici de öyle oluyor. Kısacası yöneticiler halkın aynasıdır onların göstergesidir. Halk iyi ise iyi yönetici gelir veya kötüyse tam tersi olacaktır. Bir toplum neye pirim veriyorsa sistem nasıl işliyorsa yönetici de bu sistemin ürettiği bir sonuç olacaktır.
Eğer bir halk karnım doysun da nasıl doyarsa doysun, yeter ki benim taraftarım kazansın diyor ve kendi çıkarlarını diğer insanların çıkarlarından üstün görüp farklı görüşte olan insanların ezildiği, haksızlığın ve riyakarlığın pirim yaptığı bir sistemi destekliyorsa bu sistemin üretebileceği insan modeli de yine bu toplumun istediği insan modeli olacaktır. Cahillerin çok olduğu bir toplumda baş cahil halkın ileri geleni olur ve cehalet sürdüğü sürece bu asla değişmez. Çünkü bu sistemden beslenen insanlar ekonomik pastadan aldıkları paydan vazgeçmez istemez. Belki de liyakatın terkedilip benzer kişiler tarafından yönetilmenin nedeni de budur.
Hazırdan kazanmanın pirim yaptığı, inanç gibi değerlerin para ve mevki kazanmanın aracı yapıldığı ortamda kazanılan ve üretilen tek şey riyakarlık olacaktır. Gerçekten inanan ve kuranı anlayan bir toplumda kutsal değerleri zenginleşme aracı yapan riyakar bir insan el üstünde tutulmaz. Özü sözü bir dürüst insanlar dışlanmaz, insanlar düşüncelerinden dolayı hapse atılmaz. Dini kullanan dış bağlantılı bir örgüt devlete bu kadar sızamaz ve hain girişimde bulunamazdı. Bunlar halkın manevi değerlerini sömüren kutsal değerleri yaptıkları yolsuzlukları ve riyakarlıkları örtbas etmek için kullanan kan emicilerdir. Gerçek amaçları ekonomik pastadan daha fazla pay alabilmek ve kendinin ve yandaşların zenginleşmesini sağlamaktır. Bunlardan beslenen ve beslenmeye devam eden halk ise yine aynı kişileri desteklemeye devam edecektir. Gerçekleri bilseler de çıkarları buna engel olmakta buna cehaletleri de eklenince sonuç değişmemektedir. Eğer bir toplum hırsızlığı ve haksızlıkları görüp nasıl olsa hırsızsa benim hırsızım benim de karnım doyuyor diyerek belli kişileri desteklemeye devam ediyorsa artan şey dindarlık değil şekilci bir dincilik olmaktadır. İnsanlara ahirette sorulacak şeyler: Nasıl yaşadın, kazancını nasıl kazandın, haram yedin mi, birilerinin maddi manevi hakkına girdin mi,iyinin mi yanında oldun kötünün mü, bir haksızlığı görüp dilsiz şeytanlık mı yaptın, zalime karşı durdun mu gibi sorular olacaktır. Din sadece sarıktan, cübbeden şeklen ibadetlerden öte güzel ahlak ve takva üzerine kurulmuştur. Takva haram ve şüpheli şeylerden sakınmadır. Bir insan takva ve güzel ahlak sahibi değilse bıraktığı sakal, örtündüğü elbise veya aksesuar onu daha büyük bir dindar yapmaz. İnsanların ilk sorguya çekileceği husus amelidir. Örneğin ikiyüzlü bir insan yalancı bir insandır. Yalancının mümin olamayacağı hadislerde belirtilir.
Herkesin bir başkasını saf dışı bırakma için yarıştığı, birbirlerini ezerek yüksek makamlara gelindiği bir sistemde asla dürüst bir insan yönetici olamaz ve halkın desteğini alamazdı. Bir ülkeyi kimlerin yönettiğini anlamak için halkın yaşam biçimine bakın. Neye değer veriyor, hangi dizilerden magazinlerden hoşlanıyor. Entrika, hile ayak kaydırma, aldatma dizileri çok mu izleniyor? Hangi diziler ve programlar çok reyting alıyor gibi soruları sormamız lazım. Küçük beyinlere yani medyanın yaptığı bu algılar yaratılmak istenen insan modelinin oluşturulmasını sağlıyor. Halk neye değer veriyorsa yaratılan insan modeli de hep aynı oluyor. Bu yüzden dürüst, ahlaklı insanlar zor yetişiyor. Sebebi ise toplumda dışlanmaları yükselmelerin önünde engeller olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder