Hurriyet Spor

Bumerang - Yazarkafe

İnsanların doğayla mücadelesinde kazanan doğa oluyor

  Depremler, sel  vb. doğal afetlerin yanında, mevsimlerin değişmesi, kuraklığın artması gibi hadiselerin yanında bunların yarattığı olumsuz etkilerin oluşmasında suçlu doğa veya kader olarak görülse de gerçek neden insanların doğayla mücadelesinde doğanın insanlardan intikamını alması ve kazananın her zaman doğa olmasıdır. Peki insanlar doğaya nasıl zarar veriyor ve neden bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyor?



İklim değişiklerinin oluşmasında en önemli etkenlerden bir tanesi yeşilin rant uğruna katledilmesi ve yerini betonlaşmaya bırakmasıdır. Sera etkisi yaratan zararlı gazların ve fosil yakıtların doğaya salınması küresel ısınmaya yol açmakta bunun sonucu oluşan sıcaklık artışları sonucu kirlenen bir atmosfere, deniz seviyesinin yükselmesine, ani ve yoğun yağmur sonucu sel baskınlarına yol açmaktadır. Sel baskınlarının oluşmasında altyapı yetersizlikleriyle derelere ve suların birikerek aktığı arazilerin imara açılmasıyla buraların yerleşim yeri yapılmasını etkileri yatmaktadır. Bir de buna kirli havayı temizleyen, verimli toprakların korunmasını(erozyonu) engelleyen ağaçların ve ormanların katledilmesi de eklenince yıkım artıyor. Bakıyorsunuz ne yaz yaza benziyor ne kış kışa. Doğa bizlerden kış ve bahar  mevsimi gibi yağışa doyurması gereken mevsimlerde sizden karını ve yağmurunu esirgeyebiliyor. 

"Kıyametin kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı dikiniz" diyen ve yeşili ve doğayı katledenlere beddua okuyan bir peygamberin dinine inandığını söyleyen insanlar olarak buna en çok dikkat etmesi gereken bizler oluyoruz. 

Artan enflasyonu bahane göstererek gayrimenkul fiyatlarının  fahiş bir şekilde arttığı ve bazılarının iştahını kabartan sektörlerden bir tanesi de inşaat sektörüdür. Yatay kentleşme yerine dikey kentleşmeyle nüfusun hep belirli bölgelerde çoğalması, kilometre kareye düşen insan sayısının artmasına trafik, kirlilik, gürültü gibi çevresel sorunların oluşmasına neden olmaktadır.  Ayrıca bir arsaya yüksek binalar yapıldığı kadar yeşil alanların yapılmaması hatta yeşilliklerin kesilerek imara açılmasının tabiata büyük zarar vermektedir. Ayrıca fosil yakıtlar yerine güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımın artması kirliliğin ve çevresel kirlenmenin önüne geçebilir. Orman yangınlarını önleyici tedbirler almak (yangın söndürme uçaklarının satın alınması), insanlara çevre bilincinin ve doğa sevgisinin aşılanması betondan elde edilen ranttan büyük paralardan daha değerlidir. Evinizde büyüttüğünüz bir çiçek ve bitki bile bir canlıdır ve çok değerlidir. Ağaçlar oksijen kaynağımız dünyanın akciğerleridir korunması gereken öncelikli varlıklardır. 

Doğal afetlerin ve iklim değişiklerinin oluşmasında insanların doğaya nasıl baktıklarının ve mücadelesinin etkileri büyüktür. Örneğin son zamanlarda yaşadığımız deprem faciasında çok sayıda insanımızı yitirdik. Bir söz vardır "Deprem  öldürmez bina öldürür".  Bazı bilim adamları TV ekranlarında  çıkıp Türkiye'nin büyük bölümünün deprem kuşağı(fay hatları) üzerinde yer aldığı ve bazı bölgelere yoğunlaşmamız gerektiğini yıllardır söylüyorlar. Peki bu uyarılar yıllardır ne kadar dikkate alındı ki bu kadar büyük kayıp yaşadık. Türkiye'de deprem bir gerçek iken yıkılan binaların yapılmasına kimler izin verdi ve görmemezlikten geldi. Maliyeti düşürmek için demirden ve çimentodan çalanlara karşı yasal tedbirler neden alınmadı. Sonuç olarak imar afları, inşaat rantı ve para hırsıyla işlemeyen veya eksik işleyen bir denetim ve yargı sistemi kitlesel ölümlere yol açmıştır. Evet depremi önleyemezsiniz ama sonuçlarını nasıl yaşayacağınız sizin iradenize ve iş ahlakınıza bağlıdır. Depremde ölmek Japonya'nın kaderi değil de neden  bizim kaderimiz oluyor. Deprem kaderse sonuçlarına katlanmak kader değildir. Bu tamamen doğal afet bilincinize ve o ülkedeki yargı ve denetim sistemine bağlıdır.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder