Hurriyet Spor

Bumerang - Yazarkafe

İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülke

Gelişmiş ülkelerin olmazsa olmaz en önemli özelliği insanların kendilerini bir yurttaş olarak ifade edebilmeleri ve düşüncelerini söyleyebilmeleridir. Demokratik bir toplumda düşünce özgürlüğü kadar önemli başka bir şey olamaz. Buna göre bir bireyin birey olmasının ön koşulu kendini ifade edebilmesidir. Bir toplumdaki en önemli gelişmişlik göstergesi ifade özgürlüğüdür. 

Bir ülkede bir birey ne kadar özgür olursa o kadar kendini ifade edebilir ve o toplum ancak bu yolla kalkınabilir ve ileri gidebilir. Eğer bir insan düşüncesini bile ifade etmekten korkar hale gelmişse ve kendini baskı altında hissediyorsa en önemli yurttaşlık hakkından mahrum bırakılıyor demektir. 

İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede asla kalkınmadan ve gelişmişlikten söz edilemez. O ülke artık diktatörlüğe doğru evriliyor demektir. Nesiller fikri hür vicdanı hür olmadıkça üretken, yaratıcı olamazlar ve topluma katkı sağlayamazlar.

Anayasamızın 26. Maddesinde,  “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” ifade özgürlüğünün anayasal bir hak olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Bir ülkede insanlar gerçeği söyledikleri için tutuklanıyor baskı görüyorsa orada anayasal hakları ellerinden alınıyor sindirilmeye çalışılıyor demektir. Bir toplumda doğruyu söyleyen akademisyenler, yazarlar ve aydınlar özgür olmadıkça, baskı ve çıkar grupları tarafından kenara itilmeye ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldıkça asla gelişmiş ve özgür bir ülke olunamaz. Orası artık diktatörlüğe doğru evriliyor demektir. Toplumu bilerek din eksenli olarak kutuplaştırmak, baskıcı bir Ortadoğu rejimine dönüştürmek isteyenlerin en büyük korkusu her şeyin farkında olan ve doğruyu söyleyen özgür bireylerdir. 

Bu yüzden doğruyu söyleyenlere karşı yapılan itibarsızlaştırma faaliyetlerinin arkasında algıları istediği gibi yönetememe korkusu yatmaktadır.

Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü en temel haktır ve asla hiçbir yolla baskı altına alınamaz.

Bir ülkede iktidara sahip olmak demek her şeye sahip olmak anlamına gelmez. Bu yetki size halk tarafından verilmiş sınırlı bir yönetme yetkisinden başka bir şey değildir. Seçilmek demek kendini ülkenin sahibi gibi görüp kendi gibi düşünmeyenleri elinde bulundurduğu devlet gücüyle sindirmek demek değildir. 











Zorunlu GSS isteğe bağlı olmalıdır

Devletin, hiçbir geliri olmayan işsiz insanlardan zorunlu adı altında, emrivaki ile sağlığı bahane ederek talep ettiği genel sağlık sigortası primleri isteğe bağlı olmalıdır. 

Gss Pirim


Bu sistemde işsiz insanlara aynı evde yaşıyor diye başka insanların gelirlerinden gelir isnat edilmekte, oysa işsiz kimsenin gerçekte herhangi bir geliri bulunmamaktadır. 

Hiç kimse tasarruf yetkisi elinde olmayan başka insanların gelirlerinden sorumlu tutulamaz. Bu durum gelirin şahsiliği ilkesine aykırı bir durumdur. Hem işsizsin hiçbir gelirin yok, hem de devlete borçlusun.  Bana göre bu durumun ne vicdanla ahlakla bağdaşır bir yanı yoktur. 

Bu sistem uygulanmaya başladığından beri genel kabul görmemekte ve sürekli eleştirilmektedir.

Bana göre bu yasanın tekrar gözden geçirilmesi ve daha Adil ve Vicdanlı bir hale getirilmesi gerekir.

Sigortasız bir insan geleceği olmayan bir insandır bana göre. Başkalarına muhtaç durumdadır. Bu insanları borçlandırmak  şöyle dursun devletin onlara iş imkanı yaratması ve bir gelecek sağlaması gerekir.

Bana göre devletin sağlık hizmetlerini genel bütçeden karşılaması gerekir. Sağlık hizmeti hiç bir insanın geliriyle orantılı hali gelmemesi herkes için erişilebilir ve eşit olarak sunulması gerekir. Sağlık hizmeti devletin asli görevidir.

Sağlık hizmetinin ödenilen prim ile eşit hale gelmesi insanların parası kadar sağlık alabilmesi anlamına geliyor. 

Her sene bu primler Asgari ücretin yüzde 3'ü oranında artırılıyor. Her geçen yıl daha da ödenemez hale geliyor. Bu sistemi getiren siyasi parti bu yüzden oy kaybetmeye devam ediyor.

Devletin işsizin elinden tutmak yerine sağlığı bahane ederek emrivaki ile işsiz insanları borçlandırması, bana göre hiçbir vicdanla ve ahlakla bağdaşmayan, helal bir kazanç değildir.

Devletin sağlık giderlerini genel bütçeden karşılaması gerekiyor. Sigortasız insanlardan zorunlu adı altında kaynak yaratma adına alınan primler kamu gaspına  (guğül) giren bir uygulamadır. Sağlıktan yararlanıp ya da yararlanmamak bu gerçeği değiştirmez.