Hurriyet Spor

Bumerang - Yazarkafe

Samimi dindarlarla dini kullananlar arasındaki farklar

Dindarlar hür iradeleriyle, Kuran'a ve Allah'a gerçekten inanarak ona göre yaşamlarını şekillendirirler. Onların iman ettik sözleri sadece ağızlarında kalmayarak kalplerine de iner. Dünya menfaati için kula kulluk etmezler. Yardımı sadece Allah'tan dileyip kulluğu da yine ona yaparlar.
Onlar asla saltanat dinciliği yapmazlar. Dini siyasete alet ederek makam, mevki, para kazanmanın  aracı yapmazlar. Dürüstlükten ve adaletten asla taviz vermezler. Ezilenlerin ve yardıma muhtaçların hep yanında olup sosyal adaleti savunurlar.




Dini kullananlar ise asla kuran mümini kimseler değildirler. Kuranı dillerinden düşürmez ama onu okuyup anlamaz, hayatlarına tatbik etmezler. Sadece gerçek amaçları olan dünyalık elde etme uğruna kutsal değerleri kullanırlar. Bunlardan bazıları iman ettik deseler de münafıktırlar. Yetimi doyurmaya ön ayak olmaz, kamu malını kendi malları gibi yağmalarlar.
Onların gerçek Tanrı’ları kulluk ettikleri faniler, para, sermaye ve ranttır. Onlar aslında çıkarlarının mümindirler.
Bundan dolayı dinci ile dindar arasındaki farkı çok iyi anlamak gerekiyor. İnançların temelini samimiyet ve doğruluk oluşturur.
Dinin arkasına sığınıp onu başka amaçlar için kullanan, kendini müslüman gibi gösteren ve dini sadece şekilden ibaret sananlar riyakar(ikiyüzlü) kimselerdir.

“Bir kimsenin namazı, niyazı sizi aldatmasın. O adamın dirhem ve dinarla  olan ilişkisine bakın.”

Bakıyoruz  büyük yolsuzlukların, vurgunların arkasında hep dini kullananlar ve onlardan beslenenler var.
Din onlara sahip oldukları rant, vurgun ve yağma düzenini korumak için bir maske ve kalkan görevi yapmaktadır. Allah Maun suresinde kamu(yetim) hakkını çalarak namaz kılanlara lanet edip yazıklar olsun demektedir.
Bunlar sosyal adaletin korunması için hiçbir çaba sarfetmezler. Bunların egemen olduğu toplumda zengin daha zengin fakir daha fakir olur. Fırsatçılık, adam kayırma, rüşvet artar. Toplumda bir ahlak erozyonu baş gösterir.
Bir insan Müslümanlığını şekil olarak değil önce güzel ahlak sahibi olarak kanıtlamalıdır. İnsan ilişkilerinden anlamayan, kaba, saygısız, bağnaz bir adamın önce kendi ahlakını düzeltmesi gerekir. Söylemleri ile davranışları, yaptıkları tutarlılık göstermelidir.  “Din güzel ahlaktır” buyurmakta peygamberimiz. O halde güzel ahlakın pirim yapmadığı bir toplumda, hangi şekle girerseniz girin, kendinizi nasıl tanıtırsanız tanıtın orada dindarlıktan söz edilemez.

Yunus Emre’nin de dediği gibi
Müslümanım diyen halka bilgiçlik taslayan
Nefsini müslüman etsin var ise kerameti

Ak sakallı bir hoca hiç bilmemiş hal nice
Emek vermesin hacca
Bir gönül yıkar ise

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder